20 Ekim 2012 Cumartesi

MURADİYE Cami’de Yunan izleri


                                                                                   
                                          YEŞİL BURSA’NIN KAN KIRMIZI İSTİLA YILLARI                                                                                                  Bursa Muradiye Camide yapılan restorasyon çalışması sonucunda ortaya çıkan Yunan sancak logosu bizleri düşünmeye ve şükretmeye sevk etmiştir. Resimde de görüldüğü gibi Muradiye Cami işgal yıllarında yaşanan işkencenin, katliamların, ırza, namusa yapılan tahribatın izlerini duvarlarında taşımakta olup unutulmaya yüz tutmuş milli mücadele içindeki acı hikâyesini yeniden gündeme getirmiştir. Bahtsız Bursa yabancı bayrakların gölgesinde sıtmalı bir halde iken Anadolu insanının bütün vahşetler karşısında güvendiği, inandığı tek insan olan Mustafa Kemal ATATÜRK “özgürlük Türkün hayatıdır.’’ Düşüncesiyle halkın gönüllerine manevi güç telkin etmiş, halk ile askerin birleşerek şehri savunma imkânı sağlamıştır. Bu sayede tarihe, ecdada ait olan bütün hatıralar muhafaza edilmiş, kutsal yerlerin yok olması engellenmiştir.                                                                                   Bugün Bursa’da özgürce camileri, türbeleri ziyaret edip ibadet ederken Vatanın bağımsız kalması için savaşan Atatürk ve silah arkadaşlarına,3.kolordu Şükrü Naili Paşa komutasındaki birliklerine, şehit düşüp gazi olanlara dua etmeyi unutmayalım unutturmayalım. Muradiye cami duvarında bulunan bu yunan bayrağı, Atatürk’ün vatanımıza, milletimize gönderilmiş olmasına şükretmeyi gerektiren vatan gerçeğidir. Anlayana...                                                                                                                                               

Hiç yorum yok:

HOŞGELDİNİZ



Topraktan gelen, ellerde şekillenen kor ateşin sırlı gülleri...

ART COLLECTİON

ÇİNİ SANATI

çini M.Ö. 3000 yılının ilk yarısında mimari ile tanışan çiniler, İslam mimarisinde M.S. 9. Yüzyılda kullanılmaya başlamıştır. Selçuklular'ın 1071'de Bizanslılar`ı yenmesinden sonra Anadolu, hem Selçuklular hem de çiniler için yeni bir vatan olmuştur. Bu topraklardaki çini sanatı, 13. Yüzyılda Selçuk mimarisinin doruğa ulaştığı dönemde gelişmiş ve buna bağlı olarak da pek çok camii, medrese, türbe ve saray duvarları çinilerle bezenmiştir. Başlıca turkuaz, kobalt ve mor renklerin kullanıldığı geometrik desenli çini ve çini mozaikler iç mekanlarda tercih edilirken dışta da sırlı veya sırsız tuğlalar kullanılmıştır. 14. yüzyılda Anadolu Çini sanatı Osmanlılar ile birlikte yeni bir boyut kazanmıştır. Türkler iç ve dış mimari süslemenin en renkli kolu olan çini sanatını, asıl büyük ve sürekli gelişmesini Anadolu Türk mimarisinde göstermiştir. Türk çiniciliği Türk çini sanatının tarihi ilk Müslüman Türk devletlerinden Karahanlılara kadar dayanmaktadır. Bu da çini sanatının bin yılı aşkın bir geçmişe sahip olduğunu göstermektedir. Büyük Selçuklular ve Anadolu Selçukluları çiniyi mimari süslemelerde sıkça kullanmış Anadolu Selçuklu Devleti'nin dağılmasından sonra, çini sanatında Osmanlı Devleti'nin kuruluşuyla yeni bir dönem başlamıştır. İznik çinileri İlk Osmanlı dönemi İznik çinileri, Bursa Yeşil Cami ve türbesinde (1421), Bursa Muradiye Camii'nde (1426), Edirne Muradiye Camii (1433) ve Çinili Köşk’te (1472) görülebilmektedir. Bunlar genellikle mozaik veya sırlı boya tekniği ile üretilmiş çinilerdir. Bu dönem çinilerinde lacivert, mavi, turkuaz, siyah renkleri ağırlıktadır ve daha çok geometrik desenler kullanılmıştır. 16. yy'da İznik'te üretilen çinilerde gerek kalite ve gerekse desen üretiminde büyük gelişmeler olmuş ve Türk çini sanatı en parlak dönemini yaşamıştır. Osmanlı, mozaik gibi teknikleri bırakmış sır altı boya ve sır tekniğini geliştirmiştir. Bunun yanı sıra saray nakkaşhanesinde yeni motifler geliştirilmeye ve üretilmeye başlanmıştır. Kırmızı, yeşil, mavi, lacivert, turkuaz ve kahverenginin kullanımıyla İznik çinilerinde yeni bir devir yaşanmaya başlanmıştır. Osmanlı Devleti'nin duraklama dönemiyle birlikte, İznik çini üretim faaliyetini 17.yy. sonlarına doğru tamamen durdurmuş ve çinicilik Kütahya’ya kaymıştır. Lale Devri'nde, İznik çini sanatı yeniden canlandırılmaya çalışılsa da çabalar uzun ömürlü olamamıştır.

my art

MY personal exhibition

ALİ RIZA EREN

My handmade tiles and art work